The Artist (2011)


                 
Hakkında çok şey yazıldı, çok olumlu eleştiriler aldı, en son BAFTA ödülleri’nde aday olduğu 12 dalda 7 ödül kazanarak törene damgasını vurdu. Sırada da 10 dalda aday olduğu Akademi Ödülleri var.

The Artist’, geçtiğimiz mayıs, filmin ilk gösteriminin yapıldığı Cannes’ta büyük ses getirdi ve En İyi Aktör Ödülü’nü de Jean Dujardin alınca çoğu sinemasever gibi beni de meraklandıran filmler arasına girdi. Filmin sessiz çekildiğini okudum o sıralarda. Açıkçası sessiz film takip geçmişim sadece televizyonda denk geldiğimde, bir filmden herhangi bir kesit yayınladıklarında izlemekten ibaretti. Sessiz dönemin artık uzakta kalmasına, şimdi zorunluluktan değil de sanatsal nedenlerden dolayı bu tür filmler çekilmesine karşın sinemada böyle bir eseri izleme fırsatı yakaladığım için sevindim filmden çıktığımda. Fakat elimizin altında bu kadar olanak varken özellikle ismini sık sık duyduğumuz, bir ara izlerim deyip geçtiğim sessiz dönem filmlerini oturup izlemediğim için de kızdım kendime.

Fazla söylenecek bir şey yok aslında, aldığı, alacağı ödülleri sonuna kadar hak ediyor bu film. Oyunculuklar mükemmel, elbette başta sessiz dönem filmlerinin yıldızı George Valentin rolünde  Jean Dujardin defalarca söylendiği üzere filme çok yakışmıştı, tek kelimeyle bayıldım. O sırıtan, köpeğiyle maskaralıklar yapan adamı da, kariyeri ile beraber psikolojisi de çöken adamı da çok iyi canlandırmıştı. "Dans edebilen kız var mı?" sorusu ile sinema dünyasına adımını atıp oyuncu kadrosundaki ismini yukarılara taşıyarak sonunda aldığı başroller ile ismini afişlere büyük harflerle yazdıran Peppy Miller ile Bérénice Bejo da rolünün hakkını vermiş, sevimli bir karakter yaratmıştı. George Valentin’in şirin ve akıllı dostu Uggie’nin ise Cannes’ta Palm Dog ödülünü kazandığını söylemeden de geçmeyelim=)


Teknolojinin durmaksızın geliştiği, ses ve görüntü kalitesinin gün be gün arttığı bir zamanda böyle bir film ile yine de her şeyin oyuncuda bittiğini gösterdi The Artist ekibi. Seyirciye duyguyu geçirebilmek için oyuncunun kullanabileceği tek aracın mimikler, ifadeler olduğunu düşünürsek yapılan işin kolay olmadığını kabul etmek gerekir. Bunun dışında tek tek saymaya gerek yok artık, kostümler, müzik, dekor, hepsi çok başarılıydı ve dönemin ruhunu seyirciye fazlasıyla yansıtıyordu.
 
The Artist, sessiz film sevenlerin zaten bayılacağı, bu tür yapımlara yabancı olanların ise “sinema sadece göze hitap ederken de müthişmiş” diyeceği, en çok Jean Dujardin’in o harika gülümsemesi ile hatırlayacağım film.  

Not: 

Filmde George Valentin ’in filminin gösterimi sırasında orkestra ile canlı müzik sunuluyordu izleyicilere. Lumiere Kardeşler’in 28 Aralık 1895 tarihinde Paris’te yapılan ilk halka açık film gösteriminden başlayarak, sessiz filmler canlı müzik eşliğinde gösterilmekte imiş. (bkz.vikipedi )

Sesli dönemde The Artist gibi sanatsal nedenlerden ötürü sessiz çekilen başka birçok film ve kısa film var. Charlie Chaplin, “City Lights” (1931) ve “Modern Times” (1936) filmlerini de bu dönemde çekmiş.


Jean Dujardin, yapımcı Thomas Langmann ve yönetmen Michel Hazanavicius BAFTA Ödülleri 'nde


Yönetmen: Michel Hazanavicius
Senaryo: Michel Hazanavicius
Oyuncular:
Jean Dujardin (George Valentin), Bérénice Bejo (Peppy Miller), John Goodman (All Zimmer), James Cromwell (Clifton), Penelope Ann Miller (Doris)
Yapım:  2011 / Fransa|Belçika
Süre: 100 dakika

0 yorum:

Yorum Gönder