Ve Nihayet: Sons of Anarchy ( 2008– )


Nihayet 3.sezon finalini de izledim ve tek kelimeyle özetleyebilirim artık bu diziyi: Muhteşem. Son bölüm bile tek başına bu övgüyü fazlasıyla hak ediyor bence. On dakikada bir seyirciye duygu değişimi yaşatan, olayların zekice hazırlandığı, geliştiği ve sonlandığı mükemmel bir bölüm olmuş. Bittiğinde 'keşke daha ağırdan alsaydım izlemeyi' dedim dizi için.

Uzun uzun bahsetmeyeceğim diyordum ama ne zamandır Sons hakkında yazmayı planladığımdan akışına bıraktığımda birazcık uzun bir yazı çıktı ortaya. Hikayesi, karakterleri, müzikleri, mekanları ile kısa zamanda izlediğim en iyi diziler arasına girdi.

Dizi, California'nın Charming kasabasında Sons Of Anarchy adında bir motorsiklet kulübü etrafında şekilleniyor. Her bir üyesi birbirinden özel ve şahsına münhasır(!) olan bu kulüp yalnızca Harleyseverlerden meydana gelen sıradan bir kulüp değil tabiî ki. Silah kaçakçılığı kulübün başlıca geçim kaynağı. Bu işte kimlerle ilişkiler kurulacak, kimlere eskortluk yapılacak, kimlerle ateşkes yapılıp hangi kulüp/çetelere savaş ilan edilecek üyelerin en büyük dertleri bunlar. Ama sanmayın ki motor üzerinde silah kaçakçılığı yapan bir grup suçludan ibarettir Samcro. Tam tersi aileler ile kulüp öylesine iç içe ki bu tehlikeli olaylardan zaman zaman sevdikleri zarar gördüğünde yapamayacakları şey yok elemanların. Aynı durum kasabalılar için de geçerli, kasabaya sakinlerine zarar verecek, aynı zamanda kendi düzenlerini bozacak herşeyin karşısında duruyorlar. Ayrıca kulüpte esaslı da bir hiyerarşi söz konusu. Orijinal kulüp Redwood karteli (SAMCRO), dizinin de üzerine kurulu olduğu California, Charming’teki kulüp. Bunların çeşitli mekanlarda kolları, göçebe ekipleri yani SamCro’ya bağlı olan karteller var. Kulübe katılmak da öyle kolay değil. Yeni eleman yetiştireceklerinde o eleman Çaylak (Prospect) olarak tam bir sene geçiriyor. Çaylaklar genelde tamirhane görünümünde kulübün mekanı olan Teller&Morrow'da bekleyip ayak işlerini görüyorlar.  


Ne yazık ki herkesin izlediği bazı diziler kadar popüler değil anladığım kadarıyla SoA. Ben arkadaşlarımdan izleyen duymadım, yazı sonunda linkini vereceğim blog vasıtasıyla haberdar oldum diziden ve diziyi izleyen oldukça sağlam bir kitlenin varlığını da öğrenmiş oldum.  

Samcro'nun Nordlar, Mayanlar gibi rakip kulüplerle çekişmeleri sabit konu olarak işleniyor dizide. Hem Soa'daki hem de diğer ittifak halinde veya rakip oldukları kulüplerdeki farklı ırklar, aksanlar, tipler adeta Amerika'nın arka bahçesinin küçük bir kopyası olarak gözler önüne serilmiş oluyor. Diziyi bu kadar sevdiren ve izlenilir kılan başlıca unsur elbette her biri birbirinden yetenekli oyuncular. Yardımcı rollerden figüranlara kadar hepsi de rollerinin hakkını vererek oynuyor.




Biraz dizinin ağır toplarından bahsedeyim sizlere:


Gemma Teller Morrow:
Clay’in eşi, Jax’in annesi. Dizinin merkezinde bu karakter yer alıyor desem yanlış olmaz heralde. Yeri geldiğinde en zor kararları almaktan çekinmeyecek sağlam ve acımasız bir old lady. Sırlarla dolu, kulübün en büyük koruyucularından biri. Yeri geldiğinde de duygusal bir anne, bir büyükanne. Karakteri Lost izleyenler birkaç bölüm John Locke’un sevgilisi olarak hatırlayacaklardır. Daha eskilere gidersek de Married with Children’ın Peggy Bundy’si Katey Sagal kendileri. Sons Of Anarchy’de harikalar yarattığı Gemma Teller karakteri ona Altın Küre’yi kazandırdı.


  
Clarence 'Clay' Morrow:
Filmlerle çok içli dışlı olmayan çoğu kişinin bile “ben bu adamı bir yerden tanıyorum” diyeceği filmografisi epey kabarık olan Ron Perlman’ı en çok “Hellboy” serisinden hatırlarsınız. SOA’daysa kendine has üslübuyla kulüp başkanı Clay Morrow karakterine başarıyla can veriyor. Clay, Samcro'nun kurucu üyelerinden biri (First 9). Genelde zorlu kararları kolay verebiliyor, kulübü her şeyin önünde tutuyor. Düzenin bozulmasını istemiyor, Jax'in aksine sorunları eski usüllerle çözmekten yana. Gemma ile birlikte mükemmel bir ikili olmuşlar diyebilirim.




Jackson 'Jax' Teller:
Jax (Charlie Hunnam), dizinin ana karakterlerinden. Gemma’nın oğlu, Clay’in üvey oğlu ve kulüp başkan yardımcısı. Kulübün gidişatından memnun olmamakla birlikte her olayda kulüp için kendini ateşe atan ilk kişi yine Jax oluyor. Babası John Teller'dan kalan kitap taslağından okudukları ile kafası karışıyor, babasının yarım bıraktıklarını tamamlamayı hayal ediyor. Bu yüzden de sık sık Clay ile çatışıyor. Hem bir aile kurmaya hem de kulübü daha risksiz işlere sokmaya çalışırken her türlü belanın ortasında buluyor kendini. Charlie Hunnam'ı daha önce bir yapımda izlemediğimi düşünürken Cold Mountain ve Children of Men' de yer aldığını okuyunca şaşırdım. Biraz bakınınca hatırladım sonra, oldukça farklı karakterleri canlandırmıştı bu filmlerde de. Ancak bu diziyle yıldızının daha da parladığını düşünüyorum, Jax karakterini başarıyla canlandırıyor.


 

Tara Knowles:
Başlarda olmasaydı olurdu diyeceğim bir karakterdi Tara (Maggie Siff), ama son sezonda baya alıştım ona. Charming kasabası hastanesi doktorlarından,  Jax'in sevgilisi ve haliyle kulübümüzün doktoru kendisi. Jax ile baya eski bir mazileri var, kasabadan ayrıldıktan sonra yine oradaki hastaneye dönüyor ve yine yolları kesişiyor tabiki Jax’le. Sürekli belasız ve yalansız bir hayatın hayallerini kursa da daima kasabada dönen olayların merkezinde olan insanlardan biri.  
  
Kulübün bütün elemanlarından uzun uzun bahsetmek isterdim. Benim gözümde hiçbiri geri planda kalmıyor, hepsi de öyle karakterler yaratmışlar ki diziyi tüm hepsiyle bir bütün olarak seviyorsun. Clay’in bir numaralı adamı, psikopat, sapık, tam bir kötü ama bir o kadar eğlenceli adam Tig, benim en sevdiklerimden harika İrlanda aksanıyla Irish boy Chibs, kulübün hacker’ı müthiş saç modeliyle Juice, Opie, Piney, Robert “Boby Elvis” Munson, Şerif Wayne, Half Sack, adamım Happy ve daha birçok güzide karakter. Bazıları hakkında daha fazla ayrıntı verilmişken hala Juice, Tig gibi geçmişlerini merak ettiğim karakterler var. İki, üçüncü sezonlarda yer alan yeni karakterleri izleyecek arkadaşların merakına bırakıyorum, çünkü dizide tanıdığım ve tanımadığım birçok yetenekli oyuncu yer aldı, izleyip görmek en iyisi=)

Yeni sezonunu dört gözle beklediğim bir yapım 'Sons Of Anarchy'. Bolca Harley Davidson, biraz aksiyon, biraz aşk, aile, kavgalar, hapishane, hatta felsefe ve daha sayamadığım ne ararsanız var bu dizide. En sevdiğim taraflarından biri de bizim Türk dizileri gibi koca bir sezonun tek bir olay etrafında suyu çıkarılana kadar dönmemesi. Bir olay başlıyor, gelişiyor, oldukça meraklandırıyor izleyiciyi ama tam kıvamında sonlanıyor ve  doğal olarak bir diğeri başlıyor.



Güzel olan ayrıntılardan biri daha iyiler, kötüler diye bir olgunun olmaması. Adamlarımız ne çok iyi ne çok kötü. Herkesin kendine göre sırları, farklı özellikleri var. Farklı özellikleri dedim, çünkü iyi veya kötü bu da seyircinin kendisine bırakılmış. Kesin olan tek şey ise karakterlerin samimiyeti ve seyirciye duyguyu çok iyi geçirebilmesi. Diziyi izlediğiniz süre boyunca kendinizi Samcro'nun bir elemanı olarak görüyorsunuz adeta, onlar gibi konuşup onların takıldığı mekanlarda takılıyorsunuz o bir saate yakın zaman diliminde. 

Yine ek bilgi olarak şunu da verelim; dizinin yaratıcısı Kurt Sutter da ‘Otto’ karakterine can veriyor, güzel de yapıyor. Bir büyük parantez de dizi müzikleri için açılmalı. Çünkü jenerik müziği başta olmak üzere bölümlerde çalan müziklerin hemen hemen hepsi de bir harika. Jenerikteki karakter geçişleri de büyük bir alkışı hak ediyor. Daha fazla yazmayı isterim, ancak o da seyir zevkini kaçırır. Piyasada dönüp duran klasik dizilerden sıkılanlar için güzel bir alternatif olabilecek bir dizi. Hatta bir diziden fazlası..:)


Diziden haberdar olmamı sağlayan o güzel tanıtım yazısı için;
http://cineshoot.blogspot.com/2010/08/dizi-tavsiyesi-sons-of-anarchy-mutlaka.html